Tutuklama
suçluluk olgusu hakkında henüz kesin bir hükmün bulunmadığı
hallerde kuvvetli suç şüphesine dayalı olarak kişinin
özgürlüğünün hakim kararı ile kısıtlanmasıdır. Sanık veya
şüphelinin yargıç kararı ile özgürlüğünün kısıtlanıp,
tahliyesine veya cezasının infazının başlamasına kadar geçen
döneme tutukluluk denir.5
Tutuklama Ceza Muhakemesi Kanunun 100-108. maddeleri arasında
düzenlenmiştir. Ayrıca konunun kişi temel hak ve hürriyetleri
ile doğrudan ilintili olması sebebiyle Anayasa'da da ilgili
düzenlemelere yer verilmiş ve anayasakoyucu yasakoyucuyu sınırlama
düşüncesi nedeniyle doğrudan uygulanabilir hükümler
getirmiştir. Uluslararası hukuk açısından da İnsan Hakları
Evrensel Beyannamesinin 9.maddesinde “Hiç kimse keyfi olarak
yakalanamaz, tutuklanamaz ve ülkesinden sürgün edilemez”
şeklinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesinde de
“özgürlük ve güvenlik hakkı” başlığı altında kapsamlı
bir düzenlemeye yer verilmiştir.
Tutuklamanın
önleyici ve tutucu olmak üzere 2 amacı vardır. Tutuklamanın
önleyici özelliği sayesinde sanığın veya şüphelinin cezanın
infazından kaçması ihtimali önlenir. Ayrıca delillerin
karartılmasını, sanığın muhakemeden kaçmasını veya
sanığın/şüphelinin zarar görmesini önlemek amacıyla
hükmedilen tutuklama tedbirleri de tutucu özelliğini gösterir.6
Tutuklama hukuki
niteliği itibariyle bir koruma tedbiridir. Dolayısıyla geçicilik
özelliğini taşır. Buna göre; tutuklama kararının dayanağı
olan kaçma ihtimalinin önlenmesi veya delillerinin karartılmasını
önlemesi gibi menfaatler sona erdiğinde tutuklamanın da sona
ermesi gerekir. Ayrıca tutuklamanın orantılı olması ve kişisel
olması da gerekir. Bu ilkeler uyarınca tutukluluk kararı isnad
edilen suça ve duruma orantılı olarak verilmelidir. Eğer söz
konusu durumda tutukluluk dışında bir koruma tedbirine
hükmedilmesi mümkün ise, bunun kullanılması daha uygundur.
Tutuklama tedbirine karar verilirken sanık veya şüphelinin kişisel
özelliklerinin ve somut olayın özelliklerinin irdelenmesi ve
ölçülü olarak bu tedbire hükmedilmesi gerekir. Ayrıca
kişisellik özelliği nedeniyle sanık veya şüpheli sıfatı
taşımayan kişilere karşı tutuklama tedbirine hükmedilemez.
I. TUTUKLAMANIN
ŞARTLARI
Tutuklama kararının
verilebilmesi için kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren
olguların ve tutuklama nedenlerinin bulunması, ölçülülük
şartının gerçekleşmiş olması ve tutuklama yasağının
bulunmaması gerekir.
Bu
açıdan kanun suç belirtisi ile yetinmemekte ayrıca bunların
varlığını gösteren olguları da aramaktadır.
Kuvvetli
suç şüphesinin varlığını gösteren olgular, sanığın veya
şühelinin suç işlediğine dair büyük bir ihtimalin bulunması
durumudur.7
Buradaki suç şüphesi ile kamu davası açmak için gereken şuç
şüphesi dereceleri itibariyle farklıdır. Görüldüğü gibi
tutuklama kararı verilebilmesi için şüphenin kuvvetli olması
gerekir. Oysa kamu davası yeterli şüphe neticesinde açılabilir.
Ayrıca salt kuvvetli suç şüphesi tutuklama için yeterli
değildir, bununla beraber tutuklama nedenlerinin de bulunması
gerekir.
Tutuklama nedenleri
CMK md.100/2'de şu şekilde sıralanmıştır :
1. Şüpheli veya
sanığın kaçması, saklanması veya kaçağı şüphesi uyandıran
somut olguların bulunması,
2. Şüpheli veya
sanığın davranışlarının;
a.
Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
b.
Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması
girişiminde bulunma hususlarında
kuvvetli
şüphe oluşturması.
Bu
hallerin varlığında tutuklama kararı verilebilir. Bu tutuklama
nedenlerinin bulunmadığı durumlarda ve söz konusu suçun CMK
md.100/3'te belirtilen katalog suç listesinden bir suç olduğu
hallerde “kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı” halinde de
tutuklama nedeni varsayılır ve tutuklama kararı verilebilir.
CMK'da belirtilen
suçlar ise şunlardır :
1.
Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78),
2.
Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),
3.Silahla
işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent e) ve neticesi
sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87),
4.
İşkence (madde 94, 95)
5.
Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),
6.
Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
7.Hırsızlık
(madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149),
8.
Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
9.
Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci
fıkralar hariç, madde 220),
10.
Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 307,
308),
11.
Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde
309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
12.
10.7.1953
tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer
Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde
12) suçları.
13.
18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci
maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet
suçu.
14.
10.7.2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele
Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
15.
21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.
16.
31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu
maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman
yakma suçları.
Bu suçların
işlediğine dair kuvvetli şüphe bulunduğu takdirde tutuklama
sebepleri aranmaz, tutuklama nedenlerinin yasal karine olarak
varolduğu kabul edilir. Ancak bu katalog suçlarda dahi tutuklama
kararı vermek zorunlu değildir. Bu suçlarda da mutlaka kuvvetli
suç şüphesi oluşturan olguların gösterilmesi gerekir.
Bu 2 unsurun
yanında ayrıca ölçülülük önşartının gerçekleşmiş
bulunması gerekir. CMK md.100/1'de ölçülülük önşartı “İşin
önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü
olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.”şeklinde
düzenlenmiştir. Ayrıca bu şart gereği tutuklama tedbiri ile
ulaşılmak istenen sonuca başka bir koruma tedbiri ile de
ulaşılabiliyorsa yine tutuklama kararının verilmemesi gerekir.
Son olarak
tutuklama kararı verilebilmesi için tutuklama yasağının
bulunmaması gerekir. CMK md.100/4 uyarınca, sadece adli para
cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı 1 yıldan
fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.
ÇKK md.21 gereği
de, 15 yaşının doldurmamış çocuklar hakkında üst sınırı 5
yılı aşmayan hapis cezası gerektiren suçlarda tutuklama kararı
verilemez.
II.
TUTUKLAMANIN USULİ KOŞULLARI
- Muhakeme şartlarının gerçekleşmiş olması : Muhakemenin bir şarta bağlandığı durumlarda, bu şartın gerçekleşmesinden önce sanık veya şüpheli aleyhine tutuklama tedbirine de hükmedilemez. Ancak bu koşulun istisnaları da bulunmaktadır. Örneğin, yasama dokunulmazlıklarında ağır cezalık bir suç söz konusu ise dokunulmazlık kaldırılmadan önce de tutuklama tedbirine hükmedilebilir.
- Hakim veya mahkeme kararının bulunması : Anayasanın 19.maddesi uyarınca; suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hakim kararıyla tutuklanabilir. Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimi tarafından, kovuşturma evresinde ise sanığın tutuklanmasına savcının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. (CMK md.101)
- Sanığa güvence belgesi verilmemiş olması : CMK md.246 sanığa verilecek güvence belgesi başlığı altında “Mahkeme, gaip olan sanık hakkında duruşmaya gelmesi hâlinde tutuklanmayacağı hususunda bir güvence belgesi verebilir ve bu güvence koşullara bağlanabilir.” şeklinde bir düzenlemeye yer vermiştir. Bu hüküm uyarınca verilmiş bir güvence belgesi mevcut ise duruşmaya gelen sanık hakkında tutuklama tedbiri uygulanamaz.
III. TUTUKLAMA
KARARI
Anayasa
md.19/6 uyarınca; “Yakalanan
veya tutuklanan kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye
gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç kırksekiz saat ve
toplu olarak işlenen suçlarda en çok dört gün içinde hâkim
önüne çıkarılır. Kimse, bu süreler geçtikten sonra hakim
kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun bırakılamaz. Bu süreler
olağanüstü hal, sıkıyönetim ve savaş hallerinde
uzatılabilir.”
Yukarıda da
belirtildiği üzere, tutuklama kararı soruşturma evresinde
Cumhuriyet Savcısının talebi üzerine sulh ceza hakimi tarafından
verilir. Soruşturma evresi açısından eğer suçun işlendiği
yer belli ise, o yerdeki sulh ceza hakimi tutuklama kararı vermeye
yetkilidir. CMK md.94 uyarınca; bir yakalama emri söz konusu ise,
yakalan kişinin 24 saat içinde yetkili mahkeme ya da hakim önüne
çıkarılması mümkün değilse,o yerdeki sulh ceza hakimi şüpheli
veya sanığın yetkili hakim ya da mahkemeye gönderilmesi için
tutuklama kararı verebilir. Bu durumda da asıl tutuklama kararını
yetkili hakim ya da mahkeme verecektir.
Kovuşturma
evresinde ise tutuklama kararı savcının talebi üzerine ya da
re'sen yetkili ve görevli mahkemece verilir. Tutuklama
kararı verilmezse, şüpheli ya da sanık derhal serbest bırakılır.
(CMK md.101/2)
Savcının
tutuklama isteminde gerekçe göstermesi zorunludur. Ayrıca savcının
neden adli kontrol yerine neden tutuklama talep ettiğini de
açıklaması gerekir. Bu durumda eğer adli kontrolle de aynı
sonuca ulaşılması mümkün ise, savcı tutuklama talep edemez.Aynı
şekilde mahkemenin ya da hakimin verdiği tutuklamaya ilişkin
kararlarda da mutlaka gerekçenin gösterilmesi gerekir. Taleplerin
ve kararların gerekçeli olması zorunluluğu başta keyfiliği
önler ve kararların hukuka uygunluk denetimi için de önemli bir
araçtır. Bu açıdan gerekçelerde sadece tutuklama nedenlerinin
varolduğu belirtilmemeli, bunun somut olaylarla ilişiği
kurulmalıdır. “Şüphelinin/sanığın
kaçma veya delilleri karartma ihtimalinin varlığı”, “henüz
bütün delillerin toplanmamış olması”, “tüm dosya kapsamı”
gibi ifadeler ise gerekçe değildir, kararda bu ifadelerin altının
doldurulması gerekir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi çeşitli
kararlarında da buna vurgu yapmış ve sadece kanunda belirtilen
tutuklama nedenlerinin varolduğu belirtip açıklanma yapılmamasını
AİHS md.5'e aykırı bulmuştur. Şuyur-Türkiye davasında AİHM,
“dava dosyasındaki belgelerden, Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin,
kendi inisiyatifi ya da başvuranın talebi üzerine, başvuranın
tutukluluk halini 58 kez ele aldığını not eder. Her defasında,
tutukluluk halini, “suçun niteliği, kanıtların durumu ve dava
dosyasının içeriği” gibi benzer ve basmakalıp ifadeler
kullanarak uzatmıştır. Genel olarak, “kanıtların durumu”
ifadesi, ciddi suç emarelerinin mevcut olmasıyla alakalı bir unsur
olabilir, ancak bu davada yalnız başına sekiz buçuk yıldan fazla
olan bir ihtiyati tutukluluk süresini haklı çıkaramaz” kararını
verilmiştir.
Tutuklama kararı
şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir ve ayrıca bir
örneği yazılı olarak kendilerine verilir ve bu husus kararda
belirtilir. (CMK md.101/2) Tutuklama kararı yüze karşı verilir.
CMK 2 istisna dışında gıyabi tutuklama müessesesini
kaldırmıştır. Istisna olarak CMK md.248'de yabancı ülkede
bulunan kaçaklar hakkında yokluklarında tutuklama kararı
verilebileceği düzenlenmiştir. Ayrıca CMK m.271/4 uyarınca da,
tutuklama talebinin reddedildiği ve sanığın/şüphelinin serbest
bırakıldığı durumlarda karara itiraz edilir ve itiraz kabul
edilirse yine gıyabi tutuklama kararı verilebilir.
CMK md.101/3
zorunlu müdafilik sistemini getirmiştir. Buna göre tutuklama
istenildiği durumlarda sanığın ya da şüphelinin bir müdafiden
yararlanması zorunludur. Burada suçun ağırlığı dikkate
alınmaz.
Kişinin
tutuklandığının derhal yakınlarına bildirilmesi gerekir.
(Anayasa md.19/6) CMK md.107 uyarınca da ; tutuklamadan
ve tutuklamanın uzatılmasına ilişkin her karardan tutuklunun bir
yakınına veya belirlediği bir kişiye, hâkimin kararıyla
gecikmeksizin haber verilir. Ayrıca, soruşturmanın amacını
tehlikeye düşürmemek kaydıyla, tutuklunun tutuklamayı bir
yakınına veya belirlediği bir kişiye bizzat bildirmesine de izin
verilir. Şüpheli veya sanık yabancı olduğunda tutuklanma durumu,
yazılı olarak karşı çıkmaması halinde, vatandaşı olduğu
devletin konsolosluğuna bildirilir.
IV. TUTUKLAMA
KARARINA KARŞI KANUN YOLLARI
Anayasanın
19.maddesinin 8.fıkrası “Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti
kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini
ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest
bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine
başvurma hakkına sahiptir.” demek suretiyle tutuklama kararına
karşı kanunyollarının açık olduğunu belirtmiştir.
Cumhuriyet
savcısı, sulh ceza hakiminden adli kontrol tedbirlerinin
uygulanması suretiyle şüpheli veya sanığın serbest
bırakılmasını isteyebilir. Şüpheli veya sanık ile müdafii
soruşturma ve kovuşturmanın her evresinde tahliye talep edebilir.
Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı tutuklamanın artık
gereksiz olduğu kanısına varırsa ya da kovuşturmaya yer
olmadığına dair karar verirse şüpheli serbest bırakılır.
Tutuklama
kararının sadece hakim veya mahkemece verilmesi gibi, tutukluluğun
devamına veya tahliyeye ilişkin tüm kararlar da hakim veya
mahkemece verilir. CMK md.108 gereği tutukluluğun otuzar günlük
ara ile incelenmesi ve devamına ya da kişinin salıverilmesine
karar verilmesi gerekir.
Soruşturma
evresinde bu taleplere karar verecek olan makam sulh ceza hakimi,
kovuşturma evresinde ise görevli/yetkili mahkemedir. Ayrıca dosya
Yargıta'yda ise yargıtayın ilgili dairesi ya da ceza genel kurulu
dosya üzerinden re'sen karar verir.
Tutukluluk
isteminin kabulüne, reddine, tutukluluğun devamına veya
salıverilme kararlarına karşı Cumhuriyet Savcısı, sanık/şüpheli
ve müdafi itiraz edebilirler. Yapılan
itiraz sonucu Cumhuriyet Savcısı, şüpheli, sanık veya
müdafiinin görüşlerinin alınıp 3 gün içerisinde itirazın
sonuca bağlanması gerekir. Ilgili kişi itiraz sonucu verilen
kararı öğrendiği tarihten itibaren 7 gün içinde karara itiraz
edebilir. Bu durumda kararına itiraz edilen hakim veya mahkeme
yapacağı 3 günlük inceleme sonucunda itirazı yerinde bulursa
kabul eder, yerinde görmezse itirazı incelemeye yetkili olan
merciye gönderir. Incelemeye yetkili olan merciler CMK md.268'de şu
şekilde belirtilmiştir :
a)
Sulh ceza hâkiminin kararlarına yapılan itirazların incelenmesi,
yargı çevresinde bulundukları asliye ceza mahkemesi hâkimine
aittir.
b)
Sulh ceza işleri, asliye ceza hâkimi tarafından görülüyorsa
itirazı inceleme yetkisi ağır ceza işlerini gören mahkeme
başkanına aittir.
c)
Asliye ceza mahkemesi hâkimi tarafından verilen kararlara yapılacak
itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır
ceza mahkemesine ve bu mahkeme ile başkanı tarafından verilen
kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza
mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması hâlinde, numara
olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci
daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın
ağır ceza mahkemesine aittir.
d)
Naip hâkim kararlarına yapılacak itirazların incelenmesi, mensup
oldukları ağır ceza mahkemesi başkanına, istinabe olunan mahkeme
kararlarına karşı yukarıdaki bentlerde belirtilen esaslara göre
bulundukları yerdeki mahkeme başkanı veya mahkemeye aittir.
e)
Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları ile Yargıtay
ceza dairelerinin esas mahkeme olarak baktıkları davalarda
verdikleri kararlara yapılan itirazlarda; üyenin kararını görevli
olduğu dairenin başkanı, daire başkanı ile ceza dairesinin
kararını numara itibarıyla izleyen ceza dairesi; son numaralı
daire söz konusu ise birinci ceza dairesi inceler.
Itiraz
otomatik olarak kararın geri bırakılmasını sağlamaz. Ancak
kararına itiraz edilen makam ya da itirazı inceleyen merci kararın
geri bırakılmasına karar verebilir.(CMK md.269) Itiraz sonucu
verilen kararlar kesindir. Ancak ilk tutuklama kararı yetkili merci
tarafından verilmiş ise, bu tutuklama kararlarına karşı itiraz
edilebilir. (CMK md.271)
Tutuklama
kararının geri alınması ya da Cumhuriyet savcısının
soruşturma evresinde şüpheliyi serbest bırakması veyahut
tutuklunun salıverilme isteminin kabul edilmesi hallerinde tutuklu
serbest bırakılır. Salıverilen tutuklunun yükümlülükleri CMK
md.106'da düzenlenmiştir. Buna göre şüpheli veya sanık
salıverilmeden
önce, yetkili yargı merciine veya tutukevinin müdürüne adresini
ve varsa telefon numarasını bildirmekle yükümlüdür. Şüpheli
veya sanığa soruşturmanın veya kovuşturmanın sona erdirileceği
tarihe kadar, yeniden beyanda bulunmak suretiyle veya iadeli
taahhütlü mektupla önceden verdiği adreslerdeki her türlü
değişiklikleri bildirmesi ihtar olunur; ayrıca, ihtara uygun
hareket etmediğinde, önceden bildirdiği adrese tebligatın
yapılacağı bildirilir. Bu ihtarların yapıldığını belirten ve
yeni adresleri içeren tutanak veya tutukevi müdürünün
düzenleyeceği belgenin aslı veya örneği yargı merciine
gönderilir.
V. TUTUKLAMA
KARARININ YERİNE GETİRİLMESİ
Ceza
ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 111. maddesi
uyarınca, hakkında tutuklama kararı verilen kişiler “iç
ve dış güvenlik görevlisi bulunan, firara karşı teknik,
mekanik, elektronik veya fizikî engelleri olan, CeGTİK md.34'te
sayılan hâller dışında oda ve koridor kapıları sürekli olarak
kapalı tutulan ve yasal zorunluluklar ayrık, dışarıyla irtibat
ve haberleşme olanağı bulunmayan normal güvenlik esasına dayalı
tutukevlerinde veya maddî olanak bulunmadığı hâllerde diğer
kapalı ceza infaz kurumlarının bu amaca ayrılmış bölümlerinde
tutulurlar.”
Ayrıca
süresine bakılmaksızın suç işlemek amacıyla örgüt kurmak,
yönetmek ve bu örgütün faaliyeti çerçevesinde TCK md.
77,78,81,82,188,302,
303, 304, 307, 308,
309, 310, 311, 312, 313, 314, 315 ve ağırlaşmış müebbet hapis
cezası gerektiren suçlarda şüpheli veya sanık yüksek
güvenlikli tutukevlerinde veya buna olanak bulunmadığı hâllerde
yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarının tutuklulara
ayrılan bölümlerinde barındırılırlar. Eylem ve tutumları
nedeniyle tehlikeli hâlde bulunan ve özel gözetim ve denetim
altında bulundurulmaları gerekli olduğu saptananlar ile
bulundukları kurumlarda düzen ve disiplini bozanlar veya
iyileştirme tedbir, araç ve usûllerine ısrarla karşı koyanlar
da bu kurumlara gönderilirler. (CeGTİK md.111/2)
Tutuklular
suçluluğun kesin hükümle kanıtlanmamış olan kişiler
olduğundan ve masumiyet karinesi gereği suçluluğu kanıtlanana
kadar herkesin masum olduğunun varsayılması sonucunda bu kişilerin
hükümlülerle aynı ortamda bulunmaması, ayrı yerlerde
barındırılmaları gerekir. Ancak uygulamada tutukevlerinin ve
cezaevlerinin kapasitesinin azlığı nedeni ile tutuklu ve
hükümlüler aynı ortamda barındırılmaktadır.
Tutukluların
hak ve yükümlülükleri CeGTİK md. 114-116'da düzenlenmiştir. 9
VI. TUTUKLULUK
SÜRESİ
Tutuklamanın
geçici bir koruma tedbiri olduğu düşünüldüğünde, bunun bir
ceza niteliği almaması için azami bir süre kısıtlanması
gerekir. Anayasakoyucu da bu endişeleri dikkate alarak md.19'da
“Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve
soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı
isteme hakları vardır.” düzenlemesine yer vermiştir.
Anayasa
belirtilen “makul süre” kavramı Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesinin 5. ve 6. maddelerinde de hüküm altına alınmıştır.
AİHS md.5 tutuklulukta makul süreyi, md.6 ise yargılamada makul
süreyi ifade etmektedir. Bu açıdan md.6 tutuklu-tutuksuz tüm
sanıklara tanınan bir haktır. AİHM komisyonu tutukluluk
süresinin değerlendirilmesinde tekil olayları genelde yedi ölçüye
göre incelemektedir.
(1)Tutukluluğun
gerçek uzunluğu kıstası gereğince sanık makul sürede
yargılanma ve yargılama devam ederken salıverilme hakkına
sahiptir. Bu nedenle hükmün açıklandığı tarihte süre
bitecektir.
(2)Suçun
niteliği, öngörülen ve mahkumiyet halinde verilmesi beklenen ceza
ile, verilebilecek cezanın infazından tutukluluk süresinin
düşürülmesini sağlayan yasal hükümler bakımından süre göz
önüne alındığında eğer, tutukluluk süresi mahkumiyet halinde
verilmesi beklenen cezanın süresine çok yaklaşacak olursa,
masumluk karinesi ilkesine tam uyulmamış olur.
(3)Tutuklu
kişinin maddi, ahlaki ve diğer açılardan durumu
(4)Sanık
tavır ve tutumları ile soruşturma ve yargılamanın gecikmesine
veya süratine katkıda bulunmuş mu; yargılanırken salıverilme,
temyiz ve diğer hukuki yollara başvurması sonucu bir gecikmeye
sebebiyet vermiş mi; kefaletle salıverilme isteminde bulunmuş mu?
(5)Olayın
soruşturulmasındaki güçlükler, vakaların karmaşıklığı,
tanıkların ve şerik sanıkların sayısı, yurtdışından delil
elde etme ihtiyacı.
(6)Soruşturmanın
yürütülme tarzı, soruşturma makamlarının tavrı, bu makamların
olayı ele alırken gösterdikleri özen ve soruşturmayı organize
etme tarzları.
(7)Yargısal
makamların tavrı, yargılama sürerken salıverme talepleri için
yapılan başvuruları ele alırken ve yargılamayı tamamlarken
ileri sürdükleri gerekçeler.10
CMKmd.102'de
ağır cezalık işler dışındaki hallerde yani asliye ceza ve sulh
cezalarda tutukluluğun süresinin en fazla 1 yıl olduğu ve bunun
zorunlu hallerde 6 ay daha uzatılabileceği belirtilmiştir. Ağır
cezanın görevine giren işlerde ise tutukluluk süresi en çok 2
yıldır ve zorunlu hallerde bu süre 3 yıldan fazla olmamak üzere
uzatılabilir. Yani ağır ceza görevine giren hallerde de
tutukluluk süresi azami 5 yıldır. Ayrıca CMKmd.250/1-c'de
gösterilen Türk Ceza Kanun'unun İkinci
Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde
tanımlanan suçlarda (305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci
maddeler hariç) tutukluluk süresi 2 kat olarak uygulanır.
VII. TUTUKLU GEÇİRİLEN SÜRELERİN MAHKUMİYETTEN
İNDİRİLMESİ
Soruşturma
veya kovuşturma evresinde yakalama, gözaltı, tutuklama gibi
özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirlere maruz kalan kişi yargılama
sonucunda bir mahkumiyet kararı alırsa, bu sürenin cezadan mahsup
edilmesi gerekir. (TCK md.63) Söz konusu mahkumiyet kararına
dayanak olan suç ile hürriyetinin kısıtlandığı suçun aynı
olması şart değildir. Ancak indirilecek olan cezaya tutuklamadan
önce hükmedilmiş olması şarttır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun
31.01.2006
tarih 2006/1-4E. Ve 2006/7K. Sayılı kararında da konu şu şekilde
açıklanmıştır : “Tutuklulukta geçen sürelerin mahsubu
konusunda 765 SK'ya paralel düzenlemeler getiren 5237 SK'ya göre,
mahkûmiyet hükmü kesinleşmeden önce gerçekleşen tutukluluk
veya özgürlüğün kısıtlanması sonucunu doğuran tüm süreler
ceza mahkûmiyetinden indirilecektir. Tutuklulukta geçen sürelerin
mahkûmiyetten mahsup edilebilmesi için, tutukluluğun mahsup
yapılacak suça konu mahkûmiyete ait olması gerekmeyip sanığın
tutuklu kaldığı suçtan dolayı verilecek hükmün
kesinleşmesinden önce, işlemiş olduğu diğer bir suç nedeniyle
de tutuklu kalınan sürenin mahsubu olanaklıdır. Burada önemli
olan husus, mahsuba konu mahkûmiyete ait suçun, tutuklu kalınan
suçtan verilen hükmün kesinleşmesinden önce işlenmiş
olmasıdır.
Bunun
temel nedeni ise, sanığın daha önceden tutuklu kaldığı süreye
güvenerek yeniden bir suç işlemesine engel olmaktır. Açıklanan
nedenlerle mahsuba karar verilebilmesi için tutuklu kalınan suçtan
dolayı verilen kararın kesinleşmesinden önce başka suçun veya
suçların işlenmiş olması, tutuklamaya neden olan suçta tutuklu
kalınan sürenin ikinci suç nedeniyle verilen cezadan fazla olması
veya beraat ile sonuçlanmış olması gerekir.”
Hükmedilen
ceza adli para cezası ise bir günlük özgürlük kısıtlaması
100YTL üzerinden hesaplanır ve mahsup işlemi buna göre yapılır.
VII. HAKSIZ
TUTUKLAMA VE TAZMİNAT TALEPLERİ
466
Sayılı “Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere
Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun” (Mülga) içerisinde düzenleme
bulan bu tazminat cinsi, Ceza Hukukunda gerçekleştirilen yeni
düzenlemeyle 5271 S Ceza Muhakemesi Kanunu içerisine alınmıştır11
CMK md.141
uyarınca tazminat talebinin sebepleri şunlardır :
Suç soruşturması
veya kovuşturması sırasında;
a) Kanunlarda
belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya
tutukluluğunun devamına karar verilmesi,
b) Kanunî gözaltı
süresi içinde hâkim önüne çıkarılmaması,
c) Kanunî hakları
hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma
isteği yerine getirilmeden tutuklanması,
d) Kanuna uygun
olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii
huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm
verilmemesi,
e) Kanuna uygun
olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında
kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilmesi,
f) Mahkûm olup da
gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük
sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen
cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu
cezayla cezalandırılması,
g) Yakalama veya
tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla
veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle
açıklanması,
h) Yakalanmaları
veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmesi,
i) Hakkındaki arama
kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilmesi,
j) Eşyasına veya
diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde
elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da
eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı
kullanılan veya zamanında geri verilmesi.
Kanun
yukarıdaki sayılanlar hallerden ikisi için kararı veren merci
veya makamlara ilgiliyi bilgilendirme yükümlülüğü getirmiştir.
Buna göre; kanuna
uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında
kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen ve
mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri,
hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için
kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle
zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan kişilere kararları veren
makamlar tazminat hakkı bulunduğu açıklayıp, bunu karara
geçirmek zorundadırlar.
Tazminat talebinde
bulunacak kişi yani davacı haksız olarak yakalanan ya da
tutuklanan kişi, davalı ise Devlet Hazinesidir. Tazminat istemi
karar veya hükmün kesinleştiğinin ilgiliye bildirilmesinden
itibaren 3 ay içinde ve herhalukârda karar veya hükmün
kesinleşmesinden itibaren 1yıl içinde yapılmalıdır. Tazminat
istemi bir dilekçe ile yapılır. Dava, davacı mağdurun yerleşim
yerindeki ağır ceza mahkemesinde görülür. Ancak söz konusu ağır
ceza mahkemesi tazminat davasına konu olan işlemle ilgili ise ve o
yerde başka ağır ceza mahkemesi yoksa en yakın ağır ceza
mahkemesi yetkilidir. Tazminat davası duruşmalı olarak incelenir.
CMK'da tazminat
davası sonucunda verilecek karara karşı gidilecek kanun yolu
olarak istinaf gösterilmiştir. Istinaf uygulaması daha yürürlüğe
girmediğinden bu kararlara karşı Yargıtay'da temyiz yoluna
gidilebilir.
Bazı
durumlarda ise hükmedilen tazminatın geri alınmasına karar
verilebilir. Kovuşturmaya
yer olmadığına ilişkin kararı sonradan kaldırılarak hakkında
kamu davası açılan ve mahkûm edilenlerle ve yargılamanın
aleyhte yenilenmesiyle beraat kararı kaldırılıp mahkûm
edilenlere ödenmiş tazminatların Cumhuriyet Savcısının talebi
üzerine tazminata karar veren mahkemece geri alınmasına karar
verilebilir. Bu kararlara itiraz edilebilir. Devlet, ödediği
tazminattan dolayı, koruma tedbiriyle ilgili olarak görevinin
gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye
kullanan kamu görevlilerine rücu eder. İftira konusunu oluşturan
suç veya yalan tanıklık nedeniyle gözaltına alınma ve tutuklama
halinde; Devlet, iftira eden veya yalan tanıklıkta bulunan kişiye
de rücu eder. (CMK md.143)
CMK
md.144'te tazminat isteyemeyecek kişiler gösterilmiştir. Bu hükme
göre; kanuna uygun olarak yakalanan veya tutuklanan kişilerden,
gözaltı ve tutukluluk süresi başka bir hükümlülüğünden
indirilenler, tazminata hak kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe
giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun gereği, durumları
tazminat istemeye uygun hâle dönüşenler, genel veya özel af,
şikâyetten vazgeçme, uzlaşma gibi nedenlerle hakkında
kovuşturmaya yer olmadığına veya davanın düşmesine karar
verilen veya kamu davası geçici olarak durdurulan veya kamu davası
ertelenen veya düşürülenler ile kusur yeteneğinin bulunmaması
nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar
verilenler tazminat talep edemezler.
5Elif
Nazlı Katırcı, Adli Kontrol ve Bir Koruma Tedbiri Olarak
Tutuklama
6Kunter,
Yenisey, Nuhoğlu Muhakeme Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku s.862
7Elif
Nazlı Katırcı, Adli Kontrol ve Bir Koruma Tedbiri Olarak
Tutuklama
8Kunter,
Yenisey, Nuhoğlu Muhakeme Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku s.869
9Madde
114-
(1) Tutuklulardan çalışmaları istenebilir; ancak, buna mecbur
tutulamazlar. Tutuklular istediklerinde idare, barındırıldıkları
odalarda çalışmalarına izin verebilir. Odada çalışma imkânı
yoksa, tutukluların iş yerlerinde çalışmalarına da izin
verilebilir. Bu takdirde kendileri hakkında çalışmakta olan
hükümlülere ait rejim uygulanır.(2) Soruşturma ve kovuşturma
evrelerinde tutuklular, kurumun bu husustaki genel düzenine uymak
suretiyle ziyaretçi kabul edebilirler. Ancak soruşturma evresinde
Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkeme,
soruşturmanın veya davanın selameti bakımından tutuklunun
ziyaretçi kabulünü yasaklayabilir veya bu hususta kısıtlamalar
koyabilir. (3) Tutukluların yazılı haberleşmeleri ile telefonla
görüşmeleri, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı,
kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemesince kısıtlanabilir. (4)
Tutuklu, savunması için istediği müdafii seçmek ve
görevlendirmek hakkına sahiptir. Her dereceden kurum görevlileri
bu hususta tutukluya tavsiyelerde bulunamaz.(5) Tutuklunun müdafii
ile olan haberleşmesine ve kurum düzeni çerçevesinde temas ve
görüşmelerine hiçbir suretle engel olunamaz ve kısıtlamalar
konulamaz.(6) Özel kanunda yer alan hükümler saklıdır.
Madde
116-
(1) Bu Kanunun; yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları,
hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi,
kuruma alınma ve kayıt işlemleri, hükümlüler ile yakınları
ve ilgililerin bilgilendirilmesi, cezayı çekme, güvenlik ve
iyileştirme programına ve sağlığın korunması kurallarına
uyma, bina ve eşyaların korunması, kapıların açılmaması ve
temasın önlenmesi, oda ve eklentilerinde bulundurulabilecek
kişisel eşyalar, arama, disiplin cezalarının niteliği ve
uygulanma koşulları, kınama, bazı etkinliklere katılmaktan
alıkoyma, ücret karşılığı çalışılan işten yoksun
bırakma, haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma
veya kısıtlama, ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma, hücreye
koyma, çocuk hükümlüler hakkında uygulanabilecek disiplin
tedbirleri ve cezaları, disiplin soruşturması, disiplin cezasını
gerektiren eylemlerin tekrarı, disiplin cezalarının infazı ve
kaldırılması, yönetim tarafından alınabilecek tedbirler,
zorlayıcı araçların kullanılması, ödüllendirme, şikâyet ve
itiraz, nakiller, disiplin nedeniyle nakil, zorunlu nedenlerle
nakil, hastalık nedeniyle nakil, nakillerde alınacak tedbirler,
avukat ve noterle görüşme hakkı, kültür ve sanat
etkinliklerine katılma, ifade özgürlüğü, kütüphaneden
yararlanma, süreli veya süresiz yayınlardan yararlanma hakkı,
telefonla haberleşme hakkı, radyo, televizyon yayınları ile
internet olanaklarından yararlanma hakkı, mektup, faks ve
telgrafları alma ve gönderme hakkı, bu Kanunda sayılan günlerde
dışarıdan gönderilen hediyeyi kabul etme hakkı, din ve vicdan
özgürlüğü, muayene ve tedavi istekleri, hükümlülerin
beslenmesi, iyileştirme programlarının belirlenmesi, hükümlülerin
sayısı ve uygulanacak güvenlik tedbirleri, eğitim programları,
öğretimden yararlanma, muayene ve tedavileri, sağlık denetimi,
hastaneye sevk, infazı engelleyecek hastalık hâli, kendilerine
verilen yiyecek ve içecekleri reddetmeleri, ziyaret, yabancı
hükümlüleri ziyaret, ziyaret ve görüşlerde uygulanacak
esaslar, beden eğitimi, kütüphane ve kurslardan yararlanma
konularında 9, 16, 21, 22, 26 ilâ 28, 34 ilâ 53, 55 ilâ 62, 66
ilâ 76, 78 ilâ 84 ve 86 ilâ 88 inci maddelerinde düzenlenmiş
hükümlerin tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olanları
tutuklular hakkında da uygulanabilir.
10Mustafa
Tarık ŞENTUNA, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Ceza
Yargılama Yasamız Açısından Tutuklulukta Makul Süre.
11Av.
Özlem MUNGAN, Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder