11 Haziran 2013 Salı

TUTUKLAMA



Tutuklama suçluluk olgusu hakkında henüz kesin bir hükmün bulunmadığı hallerde kuvvetli suç şüphesine dayalı olarak kişinin özgürlüğünün hakim kararı ile kısıtlanmasıdır. Sanık veya şüphelinin yargıç kararı ile özgürlüğünün kısıtlanıp, tahliyesine veya cezasının infazının başlamasına kadar geçen döneme tutukluluk denir.5 Tutuklama Ceza Muhakemesi Kanunun 100-108. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Ayrıca konunun kişi temel hak ve hürriyetleri ile doğrudan ilintili olması sebebiyle Anayasa'da da ilgili düzenlemelere yer verilmiş ve anayasakoyucu yasakoyucuyu sınırlama düşüncesi nedeniyle doğrudan uygulanabilir hükümler getirmiştir. Uluslararası hukuk açısından da İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 9.maddesinde “Hiç kimse keyfi olarak yakalanamaz, tutuklanamaz ve ülkesinden sürgün edilemez” şeklinde, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesinde de “özgürlük ve güvenlik hakkı” başlığı altında kapsamlı bir düzenlemeye yer verilmiştir.
Tutuklamanın önleyici ve tutucu olmak üzere 2 amacı vardır. Tutuklamanın önleyici özelliği sayesinde sanığın veya şüphelinin cezanın infazından kaçması ihtimali önlenir. Ayrıca delillerin karartılmasını, sanığın muhakemeden kaçmasını veya sanığın/şüphelinin zarar görmesini önlemek amacıyla hükmedilen tutuklama tedbirleri de tutucu özelliğini gösterir.6
Tutuklama hukuki niteliği itibariyle bir koruma tedbiridir. Dolayısıyla geçicilik özelliğini taşır. Buna göre; tutuklama kararının dayanağı olan kaçma ihtimalinin önlenmesi veya delillerinin karartılmasını önlemesi gibi menfaatler sona erdiğinde tutuklamanın da sona ermesi gerekir. Ayrıca tutuklamanın orantılı olması ve kişisel olması da gerekir. Bu ilkeler uyarınca tutukluluk kararı isnad edilen suça ve duruma orantılı olarak verilmelidir. Eğer söz konusu durumda tutukluluk dışında bir koruma tedbirine hükmedilmesi mümkün ise, bunun kullanılması daha uygundur. Tutuklama tedbirine karar verilirken sanık veya şüphelinin kişisel özelliklerinin ve somut olayın özelliklerinin irdelenmesi ve ölçülü olarak bu tedbire hükmedilmesi gerekir. Ayrıca kişisellik özelliği nedeniyle sanık veya şüpheli sıfatı taşımayan kişilere karşı tutuklama tedbirine hükmedilemez.


I. TUTUKLAMANIN ŞARTLARI
Tutuklama kararının verilebilmesi için kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve tutuklama nedenlerinin bulunması, ölçülülük şartının gerçekleşmiş olması ve tutuklama yasağının bulunmaması gerekir.

Bu açıdan kanun suç belirtisi ile yetinmemekte ayrıca bunların varlığını gösteren olguları da aramaktadır. Kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olgular, sanığın veya şühelinin suç işlediğine dair büyük bir ihtimalin bulunması durumudur.7 Buradaki suç şüphesi ile kamu davası açmak için gereken şuç şüphesi dereceleri itibariyle farklıdır. Görüldüğü gibi tutuklama kararı verilebilmesi için şüphenin kuvvetli olması gerekir. Oysa kamu davası yeterli şüphe neticesinde açılabilir. Ayrıca salt kuvvetli suç şüphesi tutuklama için yeterli değildir, bununla beraber tutuklama nedenlerinin de bulunması gerekir.

Tutuklama nedenleri CMK md.100/2'de şu şekilde sıralanmıştır :
1. Şüpheli veya sanığın kaçması, saklanması veya kaçağı şüphesi uyandıran somut olguların bulunması,
2. Şüpheli veya sanığın davranışlarının;
a. Delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme,
b. Tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında
kuvvetli şüphe oluşturması.

Bu hallerin varlığında tutuklama kararı verilebilir. Bu tutuklama nedenlerinin bulunmadığı durumlarda ve söz konusu suçun CMK md.100/3'te belirtilen katalog suç listesinden bir suç olduğu hallerde “kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı” halinde de tutuklama nedeni varsayılır ve tutuklama kararı verilebilir.
CMK'da belirtilen suçlar ise şunlardır :
1. Soykırım ve insanlığa karşı suçlar (madde 76, 77, 78),
2. Kasten öldürme (madde 81, 82, 83),
3.Silahla işlenmiş kasten yaralama (madde 86, fıkra 3, bent e) ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama (madde 87),
4. İşkence (madde 94, 95)
5. Cinsel saldırı (birinci fıkra hariç, madde 102),
6. Çocukların cinsel istismarı (madde 103),
7.Hırsızlık (madde 141, 142) ve yağma (madde 148, 149),
8. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188),
9. Suç işlemek amacıyla örgüt kurma (iki, yedi ve sekizinci fıkralar hariç, madde 220),
10. Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar (madde 302, 303, 304, 307, 308),
11. Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar (madde 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315),
12. 10.7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunda tanımlanan silah kaçakçılığı (madde 12) suçları.
13. 18.6.1999 tarihli ve 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarında tanımlanan zimmet suçu.
14. 10.7.2003 tarihli ve 4926 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda tanımlanan ve hapis cezasını gerektiren suçlar.
15. 21.7.1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun 68 ve 74 üncü maddelerinde tanımlanan suçlar.
16. 31.8.1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 110 uncu maddesinin dört ve beşinci fıkralarında tanımlanan kasten orman yakma suçları.
Bu suçların işlediğine dair kuvvetli şüphe bulunduğu takdirde tutuklama sebepleri aranmaz, tutuklama nedenlerinin yasal karine olarak varolduğu kabul edilir. Ancak bu katalog suçlarda dahi tutuklama kararı vermek zorunlu değildir. Bu suçlarda da mutlaka kuvvetli suç şüphesi oluşturan olguların gösterilmesi gerekir.
Bu 2 unsurun yanında ayrıca ölçülülük önşartının gerçekleşmiş bulunması gerekir. CMK md.100/1'de ölçülülük önşartı “İşin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.”şeklinde düzenlenmiştir. Ayrıca bu şart gereği tutuklama tedbiri ile ulaşılmak istenen sonuca başka bir koruma tedbiri ile de ulaşılabiliyorsa yine tutuklama kararının verilmemesi gerekir.
Son olarak tutuklama kararı verilebilmesi için tutuklama yasağının bulunmaması gerekir. CMK md.100/4 uyarınca, sadece adli para cezasını gerektiren veya hapis cezasının üst sınırı 1 yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.
ÇKK md.21 gereği de, 15 yaşının doldurmamış çocuklar hakkında üst sınırı 5 yılı aşmayan hapis cezası gerektiren suçlarda tutuklama kararı verilemez.

II. TUTUKLAMANIN USULİ KOŞULLARI

  • Muhakeme şartlarının gerçekleşmiş olması : Muhakemenin bir şarta bağlandığı durumlarda, bu şartın gerçekleşmesinden önce sanık veya şüpheli aleyhine tutuklama tedbirine de hükmedilemez. Ancak bu koşulun istisnaları da bulunmaktadır. Örneğin, yasama dokunulmazlıklarında ağır cezalık bir suç söz konusu ise dokunulmazlık kaldırılmadan önce de tutuklama tedbirine hükmedilebilir.

  • Hakim veya mahkeme kararının bulunması : Anayasanın 19.maddesi uyarınca; suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hakim kararıyla tutuklanabilir. Soruşturma evresinde şüphelinin tutuklanmasına Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimi tarafından, kovuşturma evresinde ise sanığın tutuklanmasına savcının istemi üzerine veya re'sen mahkemece karar verilir. (CMK md.101)

  • Davanın kamu davası olması : Eğer bir dava açılmış ise, bunun kamu davası olması gerekir.8

  • Sanığa güvence belgesi verilmemiş olması : CMK md.246 sanığa verilecek güvence belgesi başlığı altında “Mahkeme, gaip olan sanık hakkında duruşmaya gelmesi hâlinde tutuklanmayacağı hususunda bir güvence belgesi verebilir ve bu güvence koşullara bağlanabilir.” şeklinde bir düzenlemeye yer vermiştir. Bu hüküm uyarınca verilmiş bir güvence belgesi mevcut ise duruşmaya gelen sanık hakkında tutuklama tedbiri uygulanamaz.


III. TUTUKLAMA KARARI
Anayasa md.19/6 uyarınca; “Yakalanan veya tutuklanan kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç kırksekiz saat ve toplu olarak işlenen suçlarda en çok dört gün içinde hâkim önüne çıkarılır. Kimse, bu süreler geçtikten sonra hakim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun bırakılamaz. Bu süreler olağanüstü hal, sıkıyönetim ve savaş hallerinde uzatılabilir.”
Yukarıda da belirtildiği üzere, tutuklama kararı soruşturma evresinde Cumhuriyet Savcısının talebi üzerine sulh ceza hakimi tarafından verilir. Soruşturma evresi açısından eğer suçun işlendiği yer belli ise, o yerdeki sulh ceza hakimi tutuklama kararı vermeye yetkilidir. CMK md.94 uyarınca; bir yakalama emri söz konusu ise, yakalan kişinin 24 saat içinde yetkili mahkeme ya da hakim önüne çıkarılması mümkün değilse,o yerdeki sulh ceza hakimi şüpheli veya sanığın yetkili hakim ya da mahkemeye gönderilmesi için tutuklama kararı verebilir. Bu durumda da asıl tutuklama kararını yetkili hakim ya da mahkeme verecektir.

Kovuşturma evresinde ise tutuklama kararı savcının talebi üzerine ya da re'sen yetkili ve görevli mahkemece verilir. Tutuklama kararı verilmezse, şüpheli ya da sanık derhal serbest bırakılır. (CMK md.101/2)

Savcının tutuklama isteminde gerekçe göstermesi zorunludur. Ayrıca savcının neden adli kontrol yerine neden tutuklama talep ettiğini de açıklaması gerekir. Bu durumda eğer adli kontrolle de aynı sonuca ulaşılması mümkün ise, savcı tutuklama talep edemez.Aynı şekilde mahkemenin ya da hakimin verdiği tutuklamaya ilişkin kararlarda da mutlaka gerekçenin gösterilmesi gerekir. Taleplerin ve kararların gerekçeli olması zorunluluğu başta keyfiliği önler ve kararların hukuka uygunluk denetimi için de önemli bir araçtır. Bu açıdan gerekçelerde sadece tutuklama nedenlerinin varolduğu belirtilmemeli, bunun somut olaylarla ilişiği kurulmalıdır. Şüphelinin/sanığın kaçma veya delilleri karartma ihtimalinin varlığı”, “henüz bütün delillerin toplanmamış olması”, “tüm dosya kapsamı” gibi ifadeler ise gerekçe değildir, kararda bu ifadelerin altının doldurulması gerekir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi çeşitli kararlarında da buna vurgu yapmış ve sadece kanunda belirtilen tutuklama nedenlerinin varolduğu belirtip açıklanma yapılmamasını AİHS md.5'e aykırı bulmuştur. Şuyur-Türkiye davasında AİHM, “dava dosyasındaki belgelerden, Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin, kendi inisiyatifi ya da başvuranın talebi üzerine, başvuranın tutukluluk halini 58 kez ele aldığını not eder. Her defasında, tutukluluk halini, “suçun niteliği, kanıtların durumu ve dava dosyasının içeriği” gibi benzer ve basmakalıp ifadeler kullanarak uzatmıştır. Genel olarak, “kanıtların durumu” ifadesi, ciddi suç emarelerinin mevcut olmasıyla alakalı bir unsur olabilir, ancak bu davada yalnız başına sekiz buçuk yıldan fazla olan bir ihtiyati tutukluluk süresini haklı çıkaramaz” kararını verilmiştir.

Tutuklama kararı şüpheli veya sanığa sözlü olarak bildirilir ve ayrıca bir örneği yazılı olarak kendilerine verilir ve bu husus kararda belirtilir. (CMK md.101/2) Tutuklama kararı yüze karşı verilir. CMK 2 istisna dışında gıyabi tutuklama müessesesini kaldırmıştır. Istisna olarak CMK md.248'de yabancı ülkede bulunan kaçaklar hakkında yokluklarında tutuklama kararı verilebileceği düzenlenmiştir. Ayrıca CMK m.271/4 uyarınca da, tutuklama talebinin reddedildiği ve sanığın/şüphelinin serbest bırakıldığı durumlarda karara itiraz edilir ve itiraz kabul edilirse yine gıyabi tutuklama kararı verilebilir.

CMK md.101/3 zorunlu müdafilik sistemini getirmiştir. Buna göre tutuklama istenildiği durumlarda sanığın ya da şüphelinin bir müdafiden yararlanması zorunludur. Burada suçun ağırlığı dikkate alınmaz.

Kişinin tutuklandığının derhal yakınlarına bildirilmesi gerekir. (Anayasa md.19/6) CMK md.107 uyarınca da ; tutuklamadan ve tutuklamanın uzatılmasına ilişkin her karardan tutuklunun bir yakınına veya belirlediği bir kişiye, hâkimin kararıyla gecikmeksizin haber verilir. Ayrıca, soruşturmanın amacını tehlikeye düşürmemek kaydıyla, tutuklunun tutuklamayı bir yakınına veya belirlediği bir kişiye bizzat bildirmesine de izin verilir. Şüpheli veya sanık yabancı olduğunda tutuklanma durumu, yazılı olarak karşı çıkmaması halinde, vatandaşı olduğu devletin konsolosluğuna bildirilir.
IV. TUTUKLAMA KARARINA KARŞI KANUN YOLLARI
Anayasanın 19.maddesinin 8.fıkrası “Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.” demek suretiyle tutuklama kararına karşı kanunyollarının açık olduğunu belirtmiştir.

Cumhuriyet savcısı, sulh ceza hakiminden adli kontrol tedbirlerinin uygulanması suretiyle şüpheli veya sanığın serbest bırakılmasını isteyebilir. Şüpheli veya sanık ile müdafii soruşturma ve kovuşturmanın her evresinde tahliye talep edebilir. Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı tutuklamanın artık gereksiz olduğu kanısına varırsa ya da kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verirse şüpheli serbest bırakılır.

Tutuklama kararının sadece hakim veya mahkemece verilmesi gibi, tutukluluğun devamına veya tahliyeye ilişkin tüm kararlar da hakim veya mahkemece verilir. CMK md.108 gereği tutukluluğun otuzar günlük ara ile incelenmesi ve devamına ya da kişinin salıverilmesine karar verilmesi gerekir.

Soruşturma evresinde bu taleplere karar verecek olan makam sulh ceza hakimi, kovuşturma evresinde ise görevli/yetkili mahkemedir. Ayrıca dosya Yargıta'yda ise yargıtayın ilgili dairesi ya da ceza genel kurulu dosya üzerinden re'sen karar verir.
Tutukluluk isteminin kabulüne, reddine, tutukluluğun devamına veya salıverilme kararlarına karşı Cumhuriyet Savcısı, sanık/şüpheli ve müdafi itiraz edebilirler. Yapılan itiraz sonucu Cumhuriyet Savcısı, şüpheli, sanık veya müdafiinin görüşlerinin alınıp 3 gün içerisinde itirazın sonuca bağlanması gerekir. Ilgili kişi itiraz sonucu verilen kararı öğrendiği tarihten itibaren 7 gün içinde karara itiraz edebilir. Bu durumda kararına itiraz edilen hakim veya mahkeme yapacağı 3 günlük inceleme sonucunda itirazı yerinde bulursa kabul eder, yerinde görmezse itirazı incelemeye yetkili olan merciye gönderir. Incelemeye yetkili olan merciler CMK md.268'de şu şekilde belirtilmiştir :
a) Sulh ceza hâkiminin kararlarına yapılan itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları asliye ceza mahkemesi hâkimine aittir.
b) Sulh ceza işleri, asliye ceza hâkimi tarafından görülüyorsa itirazı inceleme yetkisi ağır ceza işlerini gören mahkeme başkanına aittir.
c) Asliye ceza mahkemesi hâkimi tarafından verilen kararlara yapılacak itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine ve bu mahkeme ile başkanı tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir.
d) Naip hâkim kararlarına yapılacak itirazların incelenmesi, mensup oldukları ağır ceza mahkemesi başkanına, istinabe olunan mahkeme kararlarına karşı yukarıdaki bentlerde belirtilen esaslara göre bulundukları yerdeki mahkeme başkanı veya mahkemeye aittir.
e) Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları ile Yargıtay ceza dairelerinin esas mahkeme olarak baktıkları davalarda verdikleri kararlara yapılan itirazlarda; üyenin kararını görevli olduğu dairenin başkanı, daire başkanı ile ceza dairesinin kararını numara itibarıyla izleyen ceza dairesi; son numaralı daire söz konusu ise birinci ceza dairesi inceler.

Itiraz otomatik olarak kararın geri bırakılmasını sağlamaz. Ancak kararına itiraz edilen makam ya da itirazı inceleyen merci kararın geri bırakılmasına karar verebilir.(CMK md.269) Itiraz sonucu verilen kararlar kesindir. Ancak ilk tutuklama kararı yetkili merci tarafından verilmiş ise, bu tutuklama kararlarına karşı itiraz edilebilir. (CMK md.271)

Tutuklama kararının geri alınması ya da Cumhuriyet savcısının soruşturma evresinde şüpheliyi serbest bırakması veyahut tutuklunun salıverilme isteminin kabul edilmesi hallerinde tutuklu serbest bırakılır. Salıverilen tutuklunun yükümlülükleri CMK md.106'da düzenlenmiştir. Buna göre şüpheli veya sanık salıverilmeden önce, yetkili yargı merciine veya tutukevinin müdürüne adresini ve varsa telefon numarasını bildirmekle yükümlüdür. Şüpheli veya sanığa soruşturmanın veya kovuşturmanın sona erdirileceği tarihe kadar, yeniden beyanda bulunmak suretiyle veya iadeli taahhütlü mektupla önceden verdiği adreslerdeki her türlü değişiklikleri bildirmesi ihtar olunur; ayrıca, ihtara uygun hareket etmediğinde, önceden bildirdiği adrese tebligatın yapılacağı bildirilir. Bu ihtarların yapıldığını belirten ve yeni adresleri içeren tutanak veya tutukevi müdürünün düzenleyeceği belgenin aslı veya örneği yargı merciine gönderilir.

V. TUTUKLAMA KARARININ YERİNE GETİRİLMESİ
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 111. maddesi uyarınca, hakkında tutuklama kararı verilen kişiler “iç ve dış güvenlik görevlisi bulunan, firara karşı teknik, mekanik, elektronik veya fizikî engelleri olan, CeGTİK md.34'te sayılan hâller dışında oda ve koridor kapıları sürekli olarak kapalı tutulan ve yasal zorunluluklar ayrık, dışarıyla irtibat ve haberleşme olanağı bulunmayan normal güvenlik esasına dayalı tutukevlerinde veya maddî olanak bulunmadığı hâllerde diğer kapalı ceza infaz kurumlarının bu amaca ayrılmış bölümlerinde tutulurlar.”
Ayrıca süresine bakılmaksızın suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek ve bu örgütün faaliyeti çerçevesinde TCK md. 77,78,81,82,188,302, 303, 304, 307, 308, 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315 ve ağırlaşmış müebbet hapis cezası gerektiren suçlarda şüpheli veya sanık yüksek güvenlikli tutukevlerinde veya buna olanak bulunmadığı hâllerde yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumlarının tutuklulara ayrılan bölümlerinde barındırılırlar. Eylem ve tutumları nedeniyle tehlikeli hâlde bulunan ve özel gözetim ve denetim altında bulundurulmaları gerekli olduğu saptananlar ile bulundukları kurumlarda düzen ve disiplini bozanlar veya iyileştirme tedbir, araç ve usûllerine ısrarla karşı koyanlar da bu kurumlara gönderilirler. (CeGTİK md.111/2)

Tutuklular suçluluğun kesin hükümle kanıtlanmamış olan kişiler olduğundan ve masumiyet karinesi gereği suçluluğu kanıtlanana kadar herkesin masum olduğunun varsayılması sonucunda bu kişilerin hükümlülerle aynı ortamda bulunmaması, ayrı yerlerde barındırılmaları gerekir. Ancak uygulamada tutukevlerinin ve cezaevlerinin kapasitesinin azlığı nedeni ile tutuklu ve hükümlüler aynı ortamda barındırılmaktadır.
Tutukluların hak ve yükümlülükleri CeGTİK md. 114-116'da düzenlenmiştir. 9

VI. TUTUKLULUK SÜRESİ
Tutuklamanın geçici bir koruma tedbiri olduğu düşünüldüğünde, bunun bir ceza niteliği almaması için azami bir süre kısıtlanması gerekir. Anayasakoyucu da bu endişeleri dikkate alarak md.19'da “Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır.” düzenlemesine yer vermiştir.
Anayasa belirtilen “makul süre” kavramı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. ve 6. maddelerinde de hüküm altına alınmıştır. AİHS md.5 tutuklulukta makul süreyi, md.6 ise yargılamada makul süreyi ifade etmektedir. Bu açıdan md.6 tutuklu-tutuksuz tüm sanıklara tanınan bir haktır. AİHM komisyonu tutukluluk süresinin değerlendirilmesinde tekil olayları genelde yedi ölçüye göre incelemektedir.
(1)Tutukluluğun gerçek uzunluğu kıstası gereğince sanık makul sürede yargılanma ve yargılama devam ederken salıverilme hakkına sahiptir. Bu nedenle hükmün açıklandığı tarihte süre bitecektir.
(2)Suçun niteliği, öngörülen ve mahkumiyet halinde verilmesi beklenen ceza ile, verilebilecek cezanın infazından tutukluluk süresinin düşürülmesini sağlayan yasal hükümler bakımından süre göz önüne alındığında eğer, tutukluluk süresi mahkumiyet halinde verilmesi beklenen cezanın süresine çok yaklaşacak olursa, masumluk karinesi ilkesine tam uyulmamış olur.
(3)Tutuklu kişinin maddi, ahlaki ve diğer açılardan durumu
(4)Sanık tavır ve tutumları ile soruşturma ve yargılamanın gecikmesine veya süratine katkıda bulunmuş mu; yargılanırken salıverilme, temyiz ve diğer hukuki yollara başvurması sonucu bir gecikmeye sebebiyet vermiş mi; kefaletle salıverilme isteminde bulunmuş mu?
(5)Olayın soruşturulmasındaki güçlükler, vakaların karmaşıklığı, tanıkların ve şerik sanıkların sayısı, yurtdışından delil elde etme ihtiyacı.
(6)Soruşturmanın yürütülme tarzı, soruşturma makamlarının tavrı, bu makamların olayı ele alırken gösterdikleri özen ve soruşturmayı organize etme tarzları.
(7)Yargısal makamların tavrı, yargılama sürerken salıverme talepleri için yapılan başvuruları ele alırken ve yargılamayı tamamlarken ileri sürdükleri gerekçeler.10

CMKmd.102'de ağır cezalık işler dışındaki hallerde yani asliye ceza ve sulh cezalarda tutukluluğun süresinin en fazla 1 yıl olduğu ve bunun zorunlu hallerde 6 ay daha uzatılabileceği belirtilmiştir. Ağır cezanın görevine giren işlerde ise tutukluluk süresi en çok 2 yıldır ve zorunlu hallerde bu süre 3 yıldan fazla olmamak üzere uzatılabilir. Yani ağır ceza görevine giren hallerde de tutukluluk süresi azami 5 yıldır. Ayrıca CMKmd.250/1-c'de gösterilen Türk Ceza Kanun'unun İkinci Kitap Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlarda (305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç) tutukluluk süresi 2 kat olarak uygulanır.

VII. TUTUKLU GEÇİRİLEN SÜRELERİN MAHKUMİYETTEN İNDİRİLMESİ
Soruşturma veya kovuşturma evresinde yakalama, gözaltı, tutuklama gibi özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirlere maruz kalan kişi yargılama sonucunda bir mahkumiyet kararı alırsa, bu sürenin cezadan mahsup edilmesi gerekir. (TCK md.63) Söz konusu mahkumiyet kararına dayanak olan suç ile hürriyetinin kısıtlandığı suçun aynı olması şart değildir. Ancak indirilecek olan cezaya tutuklamadan önce hükmedilmiş olması şarttır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 31.01.2006 tarih 2006/1-4E. Ve 2006/7K. Sayılı kararında da konu şu şekilde açıklanmıştır : “Tutuklulukta geçen sürelerin mahsubu konusunda 765 SK'ya paralel düzenlemeler getiren 5237 SK'ya göre, mahkûmiyet hükmü kesinleşmeden önce gerçekleşen tutukluluk veya özgürlüğün kısıtlanması sonucunu doğuran tüm süreler ceza mahkûmiyetinden indirilecektir. Tutuklulukta geçen sürelerin mahkûmiyetten mahsup edilebilmesi için, tutukluluğun mahsup yapılacak suça konu mahkûmiyete ait olması gerekmeyip sanığın tutuklu kaldığı suçtan dolayı verilecek hükmün kesinleşmesinden önce, işlemiş olduğu diğer bir suç nedeniyle de tutuklu kalınan sürenin mahsubu olanaklıdır. Burada önemli olan husus, mahsuba konu mahkûmiyete ait suçun, tutuklu kalınan suçtan verilen hükmün kesinleşmesinden önce işlenmiş olmasıdır.
Bunun temel nedeni ise, sanığın daha önceden tutuklu kaldığı süreye güvenerek yeniden bir suç işlemesine engel olmaktır. Açıklanan nedenlerle mahsuba karar verilebilmesi için tutuklu kalınan suçtan dolayı verilen kararın kesinleşmesinden önce başka suçun veya suçların işlenmiş olması, tutuklamaya neden olan suçta tutuklu kalınan sürenin ikinci suç nedeniyle verilen cezadan fazla olması veya beraat ile sonuçlanmış olması gerekir.”
Hükmedilen ceza adli para cezası ise bir günlük özgürlük kısıtlaması 100YTL üzerinden hesaplanır ve mahsup işlemi buna göre yapılır.

VII. HAKSIZ TUTUKLAMA VE TAZMİNAT TALEPLERİ
466 Sayılı “Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun” (Mülga) içerisinde düzenleme bulan bu tazminat cinsi, Ceza Hukukunda gerçekleştirilen yeni düzenlemeyle 5271 S Ceza Muhakemesi Kanunu içerisine alınmıştır11 CMK md.141 uyarınca tazminat talebinin sebepleri şunlardır :
Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
a) Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilmesi,
b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmaması,
c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanması,
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmemesi,
e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilmesi,
f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılması,
g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanması,
h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmesi,
i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilmesi,
j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmesi.

Kanun yukarıdaki sayılanlar hallerden ikisi için kararı veren merci veya makamlara ilgiliyi bilgilendirme yükümlülüğü getirmiştir. Buna göre; kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen ve mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan kişilere kararları veren makamlar tazminat hakkı bulunduğu açıklayıp, bunu karara geçirmek zorundadırlar.
Tazminat talebinde bulunacak kişi yani davacı haksız olarak yakalanan ya da tutuklanan kişi, davalı ise Devlet Hazinesidir. Tazminat istemi karar veya hükmün kesinleştiğinin ilgiliye bildirilmesinden itibaren 3 ay içinde ve herhalukârda karar veya hükmün kesinleşmesinden itibaren 1yıl içinde yapılmalıdır. Tazminat istemi bir dilekçe ile yapılır. Dava, davacı mağdurun yerleşim yerindeki ağır ceza mahkemesinde görülür. Ancak söz konusu ağır ceza mahkemesi tazminat davasına konu olan işlemle ilgili ise ve o yerde başka ağır ceza mahkemesi yoksa en yakın ağır ceza mahkemesi yetkilidir. Tazminat davası duruşmalı olarak incelenir.

CMK'da tazminat davası sonucunda verilecek karara karşı gidilecek kanun yolu olarak istinaf gösterilmiştir. Istinaf uygulaması daha yürürlüğe girmediğinden bu kararlara karşı Yargıtay'da temyiz yoluna gidilebilir.

Bazı durumlarda ise hükmedilen tazminatın geri alınmasına karar verilebilir. Kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararı sonradan kaldırılarak hakkında kamu davası açılan ve mahkûm edilenlerle ve yargılamanın aleyhte yenilenmesiyle beraat kararı kaldırılıp mahkûm edilenlere ödenmiş tazminatların Cumhuriyet Savcısının talebi üzerine tazminata karar veren mahkemece geri alınmasına karar verilebilir. Bu kararlara itiraz edilebilir. Devlet, ödediği tazminattan dolayı, koruma tedbiriyle ilgili olarak görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan kamu görevlilerine rücu eder. İftira konusunu oluşturan suç veya yalan tanıklık nedeniyle gözaltına alınma ve tutuklama halinde; Devlet, iftira eden veya yalan tanıklıkta bulunan kişiye de rücu eder. (CMK md.143)

CMK md.144'te tazminat isteyemeyecek kişiler gösterilmiştir. Bu hükme göre; kanuna uygun olarak yakalanan veya tutuklanan kişilerden, gözaltı ve tutukluluk süresi başka bir hükümlülüğünden indirilenler, tazminata hak kazanmadığı hâlde, sonradan yürürlüğe giren ve lehte düzenlemeler getiren kanun gereği, durumları tazminat istemeye uygun hâle dönüşenler, genel veya özel af, şikâyetten vazgeçme, uzlaşma gibi nedenlerle hakkında kovuşturmaya yer olmadığına veya davanın düşmesine karar verilen veya kamu davası geçici olarak durdurulan veya kamu davası ertelenen veya düşürülenler ile kusur yeteneğinin bulunmaması nedeniyle hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilenler tazminat talep edemezler.





















5Elif Nazlı Katırcı, Adli Kontrol ve Bir Koruma Tedbiri Olarak Tutuklama
6Kunter, Yenisey, Nuhoğlu Muhakeme Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku s.862
7Elif Nazlı Katırcı, Adli Kontrol ve Bir Koruma Tedbiri Olarak Tutuklama
8Kunter, Yenisey, Nuhoğlu Muhakeme Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku s.869
9Madde 114- (1) Tutuklulardan çalışmaları istenebilir; ancak, buna mecbur tutulamazlar. Tutuklular istediklerinde idare, barındırıldıkları odalarda çalışmalarına izin verebilir. Odada çalışma imkânı yoksa, tutukluların iş yerlerinde çalışmalarına da izin verilebilir. Bu takdirde kendileri hakkında çalışmakta olan hükümlülere ait rejim uygulanır.(2) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinde tutuklular, kurumun bu husustaki genel düzenine uymak suretiyle ziyaretçi kabul edebilirler. Ancak soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkeme, soruşturmanın veya davanın selameti bakımından tutuklunun ziyaretçi kabulünü yasaklayabilir veya bu hususta kısıtlamalar koyabilir. (3) Tutukluların yazılı haberleşmeleri ile telefonla görüşmeleri, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkemesince kısıtlanabilir. (4) Tutuklu, savunması için istediği müdafii seçmek ve görevlendirmek hakkına sahiptir. Her dereceden kurum görevlileri bu hususta tutukluya tavsiyelerde bulunamaz.(5) Tutuklunun müdafii ile olan haberleşmesine ve kurum düzeni çerçevesinde temas ve görüşmelerine hiçbir suretle engel olunamaz ve kısıtlamalar konulamaz.(6) Özel kanunda yer alan hükümler saklıdır.
Madde 116- (1) Bu Kanunun; yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları, hapis cezasının infazının hastalık nedeni ile ertelenmesi, kuruma alınma ve kayıt işlemleri, hükümlüler ile yakınları ve ilgililerin bilgilendirilmesi, cezayı çekme, güvenlik ve iyileştirme programına ve sağlığın korunması kurallarına uyma, bina ve eşyaların korunması, kapıların açılmaması ve temasın önlenmesi, oda ve eklentilerinde bulundurulabilecek kişisel eşyalar, arama, disiplin cezalarının niteliği ve uygulanma koşulları, kınama, bazı etkinliklere katılmaktan alıkoyma, ücret karşılığı çalışılan işten yoksun bırakma, haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama, ziyaretçi kabulünden yoksun bırakma, hücreye koyma, çocuk hükümlüler hakkında uygulanabilecek disiplin tedbirleri ve cezaları, disiplin soruşturması, disiplin cezasını gerektiren eylemlerin tekrarı, disiplin cezalarının infazı ve kaldırılması, yönetim tarafından alınabilecek tedbirler, zorlayıcı araçların kullanılması, ödüllendirme, şikâyet ve itiraz, nakiller, disiplin nedeniyle nakil, zorunlu nedenlerle nakil, hastalık nedeniyle nakil, nakillerde alınacak tedbirler, avukat ve noterle görüşme hakkı, kültür ve sanat etkinliklerine katılma, ifade özgürlüğü, kütüphaneden yararlanma, süreli veya süresiz yayınlardan yararlanma hakkı, telefonla haberleşme hakkı, radyo, televizyon yayınları ile internet olanaklarından yararlanma hakkı, mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkı, bu Kanunda sayılan günlerde dışarıdan gönderilen hediyeyi kabul etme hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, muayene ve tedavi istekleri, hükümlülerin beslenmesi, iyileştirme programlarının belirlenmesi, hükümlülerin sayısı ve uygulanacak güvenlik tedbirleri, eğitim programları, öğretimden yararlanma, muayene ve tedavileri, sağlık denetimi, hastaneye sevk, infazı engelleyecek hastalık hâli, kendilerine verilen yiyecek ve içecekleri reddetmeleri, ziyaret, yabancı hükümlüleri ziyaret, ziyaret ve görüşlerde uygulanacak esaslar, beden eğitimi, kütüphane ve kurslardan yararlanma konularında 9, 16, 21, 22, 26 ilâ 28, 34 ilâ 53, 55 ilâ 62, 66 ilâ 76, 78 ilâ 84 ve 86 ilâ 88 inci maddelerinde düzenlenmiş hükümlerin tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olanları tutuklular hakkında da uygulanabilir.
10Mustafa Tarık ŞENTUNA, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Ceza Yargılama Yasamız Açısından Tutuklulukta Makul Süre.
11Av. Özlem MUNGAN, Koruma tedbirleri nedeniyle tazminat

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder